İstanbul Arkeoloji Müzesi lahitleri restorasyon çalışmalarının ardından ziyarete açıldı. Resmi olarak Google haritalar üzerinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak geçiyor. İstanbul'da bulunuyor ve tarih seviyorsanız mutlaka gezmeniz gereken yerler arasında. Yurtdışındaysanız da Türkiye'ye geldiğinizde görmeniz gereken yerler arasında.
Biz de eşimle uzun süredir restorasyonda olan bölümün açılışı üzerine ziyaret ettik. Paylaşmak istedik. İyi okumalar:
Arkeoloji Müzeri Tarihi
Dünyanın önemli arkeoloji müzelerinden olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, ilk defa 13 Haziran 1891’de, arkeolog, ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey müdürlüğünde ziyarete açıldı.
Önceleri, Osmanlı İmparatorluğu’nda resmi bir müzecilik anlayışı hâkim değildi. Antik eserler, Topkapı Sarayı avlusunda bulunan Aya İrini Kilisesi içerisinde ve depolarda muhafaza ediliyordu. Arkeolojik kazılar ülkemizde genellikle yabancı kaşiflerce yapılıyor, kaşifler buldukları bu eserleri kendi ülkelerine götürüyordu. Bu eserlerin, yurtdışına çıkarılmasını önleyecek bir yasa yoktu.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey, bu duruma bir dur diyerek, çıkarılan eserlerin ülkemizde kalmasının yolun açan yasal bir düzenleme yapılmasını sağladı.
Osman Hamdi Bey ve ekibi tarafından, Ege Bölgesi, Nemrut Dağı, Lübnan gibi çok çeşitli yerlerde yapılan kazılar sonucu, ülkemize farklı uygarlıklara ait lahitler ve mumyalar getirildi. Bu eserler, müzenin şimdiki zenginliğine ve çeşitliliğine kavuşmasında büyük rol oynadı.
Osman Hamdi Bey ve ressam yönü en çok meşhur "Kaplumbağa Terbiyecisi" ile bilinir.
Üstte gördüğünüz “Ab-ı Hayat Çeşmesi” tablosu aynı zamanda ressamın oto portresidir.
Üstteki eser ise "Kahve Ocağı."
Klasik Müze, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi olarak üç bölümden oluşan müze kompleksinde, 2011 yılından bu yana restorasyon çalışmaları yürütülüyordu.
Yakın zamanda biten bu çalışmalardan sonra müze ziyaretçilerine açılan ve Klasik Müze binasında bulunan en ünlü eserlerden bazılarını Technopat okurları için sıraladık:
Bazıları bunun Büyük İskender’in mezarı olduğu yanılgısına kapılabilir. Ancak lahdin sağ ve sol yanına işlenmiş savaş ve av sahnelerinde, Pers ile Yunan askerleri arasında Büyük İskender’in betimlenmiş olması ona bu adı kazandırmıştır.
İncelikli detaylarla işlenmiş lahde yakından baktığınızda, bu kahramanlık sahnelerindeki figürlerin bir zamanlar mor, sarı, mavi ve kırmızı renklerle boyanmış olduğunu görebilirsiniz. Savaşçıların ve avcıların gözlerindeki ifadelerse, binlerce yıl öncesinin hatırlarını aynı canlılığıyla günümüze taşımaya devam ediyor.
Son olarak okurlarımıza, Eski Şark Eserleri Müzesi binasında bulunan ve okul yıllarımızdaki ders kitaplarından aşina olduğumuz, tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan “Kadeş Antlaşması”nı görmeden müzeden gitmemelerini öneriyoruz.
Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edecek okurlarımıza bir hatırlatmada bulunmakta fayda var. Müzenin bazı kısımlarında hâlâ restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı tutulan yerler bulunabiliyor. Bazı odalarda, eserlerin depremde zarar görmemesi için güçlendirme çalışmaları yapılıyor. Bu nedenle, müzeye her gidişinizde daha önce gördüğünüz bir eseri tekrar görme şansınız bazen olmayabilir. Size önerimiz, sevdiklerinizi de alıp bir hafta sonu bu güzel müzeyi gezmeniz ve Türkiye’deki müzeler hakkında güncel bilgi almak için MüzeKart (@muzekart) • Instagram photos and videos adresini takip etmeniz.
Ziyaret Bilgileri: (Pazartesi günleri kapalı)
Giriş Ücreti: 36 TL, Müzekart sahipleri ücretsiz gezebiliyor.
Açılış Saati: 09:00
Kapanış Saati: 17:00
Keyifli gezmeler.
Yazar: Beyza Güngör
Editör: Ali Güngör
Fotoğraflar: Canon 600D - 18 55 mm stok lens ve Samsung Galaxy Note 10 Plus ile tablolar hariç kendi fotolarımız.
Biz de eşimle uzun süredir restorasyonda olan bölümün açılışı üzerine ziyaret ettik. Paylaşmak istedik. İyi okumalar:
Arkeoloji Müzeri Tarihi
Dünyanın önemli arkeoloji müzelerinden olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, ilk defa 13 Haziran 1891’de, arkeolog, ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey müdürlüğünde ziyarete açıldı.
Önceleri, Osmanlı İmparatorluğu’nda resmi bir müzecilik anlayışı hâkim değildi. Antik eserler, Topkapı Sarayı avlusunda bulunan Aya İrini Kilisesi içerisinde ve depolarda muhafaza ediliyordu. Arkeolojik kazılar ülkemizde genellikle yabancı kaşiflerce yapılıyor, kaşifler buldukları bu eserleri kendi ülkelerine götürüyordu. Bu eserlerin, yurtdışına çıkarılmasını önleyecek bir yasa yoktu.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey, bu duruma bir dur diyerek, çıkarılan eserlerin ülkemizde kalmasının yolun açan yasal bir düzenleme yapılmasını sağladı.
Osman Hamdi Bey ve ekibi tarafından, Ege Bölgesi, Nemrut Dağı, Lübnan gibi çok çeşitli yerlerde yapılan kazılar sonucu, ülkemize farklı uygarlıklara ait lahitler ve mumyalar getirildi. Bu eserler, müzenin şimdiki zenginliğine ve çeşitliliğine kavuşmasında büyük rol oynadı.
Osman Hamdi Bey ve ressam yönü en çok meşhur "Kaplumbağa Terbiyecisi" ile bilinir.
Üstte gördüğünüz “Ab-ı Hayat Çeşmesi” tablosu aynı zamanda ressamın oto portresidir.
Üstteki eser ise "Kahve Ocağı."
Klasik Müze, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi olarak üç bölümden oluşan müze kompleksinde, 2011 yılından bu yana restorasyon çalışmaları yürütülüyordu.
Yakın zamanda biten bu çalışmalardan sonra müze ziyaretçilerine açılan ve Klasik Müze binasında bulunan en ünlü eserlerden bazılarını Technopat okurları için sıraladık:
- Osman Hamdi Bey ve ekibi tarafından bugünkü Lübnan’da bulunan Sidon Kral Nekropolü’nden İstanbul’a getirilen Tabnit Lahdi ve mumyası
- Anadolu Likya kültürüne ait Likya Lahdi:
- Sidon kültürüne ait bir başka lahit olan Ağlayan Kadınlar Lahdi
- Müzenin en şöhretli lahitlerinden ve eserlerinden olan Sidon Kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülen İskender Lahdi
Bazıları bunun Büyük İskender’in mezarı olduğu yanılgısına kapılabilir. Ancak lahdin sağ ve sol yanına işlenmiş savaş ve av sahnelerinde, Pers ile Yunan askerleri arasında Büyük İskender’in betimlenmiş olması ona bu adı kazandırmıştır.
İncelikli detaylarla işlenmiş lahde yakından baktığınızda, bu kahramanlık sahnelerindeki figürlerin bir zamanlar mor, sarı, mavi ve kırmızı renklerle boyanmış olduğunu görebilirsiniz. Savaşçıların ve avcıların gözlerindeki ifadelerse, binlerce yıl öncesinin hatırlarını aynı canlılığıyla günümüze taşımaya devam ediyor.
Son olarak okurlarımıza, Eski Şark Eserleri Müzesi binasında bulunan ve okul yıllarımızdaki ders kitaplarından aşina olduğumuz, tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan “Kadeş Antlaşması”nı görmeden müzeden gitmemelerini öneriyoruz.
Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edecek okurlarımıza bir hatırlatmada bulunmakta fayda var. Müzenin bazı kısımlarında hâlâ restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı tutulan yerler bulunabiliyor. Bazı odalarda, eserlerin depremde zarar görmemesi için güçlendirme çalışmaları yapılıyor. Bu nedenle, müzeye her gidişinizde daha önce gördüğünüz bir eseri tekrar görme şansınız bazen olmayabilir. Size önerimiz, sevdiklerinizi de alıp bir hafta sonu bu güzel müzeyi gezmeniz ve Türkiye’deki müzeler hakkında güncel bilgi almak için MüzeKart (@muzekart) • Instagram photos and videos adresini takip etmeniz.
Ziyaret Bilgileri: (Pazartesi günleri kapalı)
Giriş Ücreti: 36 TL, Müzekart sahipleri ücretsiz gezebiliyor.
Açılış Saati: 09:00
Kapanış Saati: 17:00
Keyifli gezmeler.
Yazar: Beyza Güngör
Editör: Ali Güngör
Fotoğraflar: Canon 600D - 18 55 mm stok lens ve Samsung Galaxy Note 10 Plus ile tablolar hariç kendi fotolarımız.
