Şimdiden söylemek istiyorum kimseyi rahatsız etme gibi bir düşüncem yok, sadece belki benim yaşadıklarımı tecrübe eden ya da tecrübe eden kişiyi tanıyan birileri vardır da bana burada yardım olmasa da en azından önerileri olabilir.
(Başlamadan önce çoğu kişi buraya yazmak yerine doktora git diyebilir, 1 hafta ya da en geç 2 hafta içinde gideceğim sadece yaşayan var mı yaşadıklarını anlatacak biri var mı onu istiyorum)
Benim için gerçekten önemli bir konu olan boy ve çeşitli şeylerden bahsetmek istiyorum, öncelikle 1998 doğumlu olduğumu söylemek isterim. Bundan 3-4 yıl evvel boy problemi düşüncesiyle doktora gitmiştim, check-up'dan ve çeşitli kontrollerden geçtikten sonra kemik yaşımın doğru ama gelişimimin yavaş olduğu söylendi. Tahmini olarak -ki tahmini değil aslında babam ve annemin ailemin de birkaç bireyi baz alınarak- 172-173 cm olabileceğim söylendi.
Ergenliğe girme yaşı ortalama olarak bilinen bir bilgidir (şu an yaş hesaplaması yapamıyorum okuma düzeyine göre söyleyeceğim) ortaokul olarak 7. Ve 8. Sınıf civarı ergenliğe girilir ve benim yaşlarıma kadar devam eder.
Ben lise 3 sonları lise 4 başları gibi ergenliğe girdim yani ergenlikte oluşan belirtiler olmaya başladı.
Bu sebepten dolayı ortaokulda ergenliğe giren kişi ile aynı gelişim süreci yaşamayacağımı düşünüyorum, ya da onlardan kıyasla uzun bir ergenlik dönemi geçireceğimi.
Şu durumda boy uzatmak mümkün müdür? Sadece birkaç cm istiyorum hepsi bu.
Ergenlik bende de lisede başladı. Hatta çenemin altındaki ilk sakallar ve favorilerim üniversitede yeni yeni çıkmaya başlamışlardı. Ciddi şekilde de zayıftım.
Bir de üstüne, Çernobil'den olabileceği düşünülen bir ufacık problemim var. En alttaki omurum tam gelişmemiş, o yüzden diğer 32 omur yükünü paylaşmışlar ve gövdem olması gerekenden 5-6 cm kadar kısa. Şimdi üstüne kilo da aldım, omuzlarım ve göğsüm geniş; kollar, bacaklar uzun ama gövde boyu biraz tıknaz bir yapım var.
Boyumu sorun etme halim de çok ciddi bir şekilde vardı. Hatta bundan 4-5 sene önce (27 yaşındayken) artık bacaklarımı kestirip kemiklerimi kırdırma ve çivilerle boy uzatma ameliyatına kadar gitti iş. Ameliyata saatler kala kendimle barıştım bir şekilde ve vaz geçtim.
Peki neler yaptım? Öncelikle öfke doluydum. Yıllarım günde 4-5 defa boyumu ölçerek geçti. Saatler arasında bile boy uzaması olsun diye bekliyordum sürekli. Üstüne basketbol takımındaydım (boyum uzasın diye değil, oynamayı sevdiğim için). İyi bir oyuncu olmama rağmen; öfke, sinir ve kendime olan nefretimle kendimi aşırı zorlar ve mutlaka sakatlanırdım. Gezmediğim doktor ve kullanmadığım takviye kalmadı (hormonlu olan şeyler hariç). 40 yaşında bile boy uzatma garantisi veren Kimi/Yoko isimli sözde japon mucizelerini denedim (ayakkabınızın içine koyduğunuz, sözde ayak tabanındaki sinirleri uyaran bir alet).
Doktora gitme ve tıbbi çözümler arama kısmını özellikle 19-20 yaşından sonra yaptım. Çünkü o zamana kadar hep "yaşım küçük, uzarım" diyerek biraz daha umutluydum. 20 yaşından sonra 24-25 yaşına kadar da 2 cm kadar daha uzadım.
Sonuçta boyum ne kadar oldu? 1.72-1.73.. Doktorların anne ve baba boyunu alarak yaptıkları bir hesap aralığı var; ona göre 1.60-1.78 arasında olacaktım. Omurlarımdaki deformasyondan kaynaklı 6 cm kaybımı sayarsak o sınıra ulaştım. Üstelik bana 18 yaşında el röntgenimden bakarak "artık çok geç, kemikler sertleşmiş" denilmişti. Ona rağmen, çok azıcık da olsa uzadım. Hem de 25 yaşına kadar.
Ameliyattan vaz geçtikten sonra kendime en büyük iyiliği yaptım. Keyif aldığım için spor yaptım, sağlığım için yaptım. Hafif bir kamburum vardı, düzeldi. Bel ağrılarım (omurum yüzünden olan) azaldı. Boyuma göre geniş olup beni bodur gösteren omuz ve göğsüme kaslarla şekil verdim, daha düzgün durmaya başladım. Bunların yarattığı görüntü ve "duruş" farkı, boyumdan çok daha etkili oldu. Ağrılarımın azalması da bonusu.
Yıllar sonra meraktan oturup araştırmaya başladım, eski doktorumun da çayını içmeye gittim. Yeni çalışmaların yapıldığını ve boy uzamasını tetikleyici unsurların arasında genetik kadar psikolojik faktörlerin de olduğunu anlattı. Özellikle boy takıntısına sahip insanların çocukluk hayatları boyunca mutlaka boyunu ölçtükleri bir "nesne" ya da "yeri" kendilerini "hedef" seçtiklerini ve bilinç altlarının da bu ölçümü yanlış anlayıp vücutlarını yanlış yönlendirebildiklerinden bahsetti. Bu konuda bazı çalışma ve ölçümler yapılmış, onları anlatmıştı. Sonra bu örneklerin bana da uyduklarını fark ettim. Benim durumumdan örnek verirsek; büyüdüğüm evin arka balkonunun kapısı 1.70 idi. Her gün kendimi o kapıda ölçerdim. Sabah kalktığımda kapının üsüne kafam değerdi, akşam yatmadan önce 2 cm kadar eksik çıkardım. Deli ederdi beni. Kendimi yıllarca, eşiğin altındayken tam dik duramayacağım ve hatta eşiği kıracak şekilde hayal ettim. Olmadı. Ne zaman ki üniversite için şehir değiştirdim, ailem de o evden taşındı. Az da olsa uzadım. Çünkü aklımda sürekli o kapıyı hedef seçiyordum. Halbuki bilinçaltım o kapıyı "hedef!" olarak alıyordu. Yani o kapı kadar olmak istediğimi zannediyordu. Eğer o kapı 1.67 olsaydı belki ben de o kadar olacaktım. 1.74 olsaydı da belki 1.74 olurdum (gerçi o zaman genetik limitimi geçmiş olurdum). İşin özeti; boyunuz sizin düşünmediğiniz zamanlarda uzar. Takılırsanız, farkında bile olmadan takıldığınız şeyin esiri olursunuz (bir kapı eşiği, kafanızda sürekli geçen bir sayı, bir arkadaş... endişe ve kaygı ile sürekli beyninizi meşgul eden herhangi bir unsur). O yüzden uzamaya devam etmenin bir numaralı kuralı, uzamayı düşünmemek. Tabi uzaMAmayı da!
Hatta elimde bu konuyla ilgili bir kaç PDF vardı, hala duruyorlarsa buraya da atarım.
Naçizane tavsiyem; doktordan gelişim süreciniz ve genel olarak sağlığınızla ilgili tavsiyeler isteyin. Uzama işini bırakın vücudunuz yapsın. Herkes basketbol vs tavsiye edecektir ama benim tavsiyem daha çok yoga, meditasyon gibi şeyler. Bir de psikolog. Ben zamanında gitseydim yine aynı boyda olurdum belki ama genç yaşımda bu kadar sinirli ve kendinden nefret etmiş bir insan olmazdım.
Şunları unutmayın;
1) Nasıl doğacağımızı seçemiyoruz ve bunları değiştirme şansımız sınırlı.
2) Değiştirebileceğimiz en önemli şeyler ise sağlık düzeyimiz ve akıl sağlığımız. Bir vücut ancak sahibinin aklı ve ruhu kadar sağlıklı olacaktır. Bulanmış bir akıl ve kaygılı bir ruh, beden sağlığınızı ancak geride tutar. Siz, aklınız ve ruhunuzla ilgilenin; bedeniniz de ona uyacaktır.