[Sürprizbozan] The Last of Us Part II Hikaye İncelemesi

Katılım
28 Eylül 2016
Mesajlar
10.934
Makaleler
33
Çözümler
293
Biliyorum, inceleme için biraz geç kalmış olabilirim. Bu incelemeyi yazma planım da yoktu zaten ama geçenlerde izlediğim bir videodan sonra yazma kararı aldım.

Öncelikle, oyunu harika bulduğumu söylemem gerekiyor. Grafikler olsun, fizikleri olsun, oynanış olsun muhteşemdi; bunlarda hemfikiriz zaten. Ama bence, hikayesi de muazzamdı. Şimdi buraya değineceğiz.

Her şeyden önce şunu anlamamız gerekiyor. Birinci oyun sevgi, manevi bağ, güven vb. konular üzerine işlenirken; ikinci oyun tamamen nefret, öfke, intikam alma duygusu, hırs vb. duygular üzerine kurulu. Birinci oyundan duygusal olarak çok farklı bir atmosfere sahip, oyuncuların ters köşe olduğu ilk durum burası zaten; beklemedikleri bir şeydi, insanların gözündeki The Last of Us bu değildi.

Fakat herkesin beğeneceği şekilde sunulsaydı, oyunun asıl vermek istediği duygu ortaya çıkamazdı. Neil Druckmann ve ekibi bunu göze alarak, oyunun asıl vermesi gereken duyguyu verebilmesi için bu şekilde işlemiş.

Lakin insanların beklemediği bir şey olmasına rağmen, hikaye gayet güzel işlenmişti.
Size şunu sormak istiyorum. Oyunu oynarken -veya izlerken, nasıl bir yola başvurduysanız artık-, oyun size yansıtmak istediği duyguyu başarıyla yansıttı değil mi? Ne demek istiyorum, mesela; Joel dalga geçermişcesine golf sopasıyla öldürülürken içinizde bir intikam duygusu oluştu, değil mi? Abby'nin arkadaşlarını öldürürken; mesela, Nora'yı hastanede demir boruyla döverken, içinizdeki nefreti kustunuz değil mi? Abby'nin gerçeklerini öğrenirken, isteyerek veya istemeyerek, az da olsa empati kurdunuz değil mi? Oyunun sonunda, Ellie ile Abby'nin kavgasından sonra, kaybolmuşluk hissine kapıldınız değil mi? Oynayan veya izleyen çoğu kişinin, bu sorulara cevabının "Evet, öyle." olacağına eminim. Daha birçok örnek de verilebilir.

İşte, oyun bunu başarıyor, duyguları mükemmel bir şekilde deneyimletiyor bizlere.
Herkesin kendince haklı sebepleri olabileceğini, nefret duygusunun her zaman kişiyi zarara ve kayba uğratacağını, insanlar arası ilişkilerde her zaman empati kurmamız gerektiğini bize gösterebildi bu oyun. İntikam ateşiyle harlanan bir kas yığını olarak gördüğümüz birinin aslında içinde çok iyi birisi olabileceğini; sevdiğimiz, saydığımız, düşmanlarına göre daha zayıf ve masum birinin de intikam uğruna ölüm makinesine dönüşebileceğini gözler önüne serebiliyor.

The Last of Us gibi kaosun hakim olduğu, herkesin kendi adaletini sağladığı, güçlü olanın kazandığı bir evrende işlenebilecek gayet güzel bir konu bence. Ayrıca hayatta her zaman bizim istediğimizin, planladığımız şeylerin olmayacağını/olamayacağını da gösteren bir oyun. Çünkü oyun; ana kahramanları sefil ve yıkılmış, kaybetmekten beter hale getirmiş bir duruma getiren nadir oyunlar arasında.

Oyun, birçok ana fikre sahip. Bunlardan en başta geleni, "Nefret hiçbir şeyin çözümü değil." sanırım. Çünkü bize, nefretle hareket etmenin elimizdeki her şeyi götüreceğini mükemmel bir şekilde vurguluyor. Empati kurmamız, fikir ayrılıklarına saygı duymamız gerektiği; bir olayda tek haklı olamayabileceği vb. ana fikirlere de sahip. Yan fikir olarak baya bir konu işlenmiş ayrıca, saymakla bitmez.

Şimdi, biraz da oyunun hikayesinin derinliklerine inelim.

Ellie, Ateş Böcekleri hakkındaki gerçekleri öğrendiğinden beri Joel'a karşı öfkeliydi. Joel, Ellie'yi kızı olarak görüyordu ve Joel'un tek istediği, bir kez daha evlat kaybetme acısı çekmemekti. Bu yüzden Ateş Böcekleri'ni karşısına, oluşabilecek tüm olumsuzlukları da göz önüne alarak Ellie'yi ölümden kurtarmıştı. Aşının geliştirilebileceği bile muamma iken; Joel'un yaptığını haklı bulabiliyoruz.

Bu sırada da Abby, Joel'un babasını öldürmesi üzerine senelerce intikam duygusuyla yaşıyor. Arkadaşlarıyla birlikte WLF'ye katılıyor ve Joel'u bulduktan sonra onu acı çektirerek öldürüyor, içinde senelerce sakladığı nefreti üzerine kusuyor. Fakat Ellie, Abby'nin peşine düştüğü için Abby tüm arkadaşlarını kaybediyor. İki çocuğa kalbi ısınıyor ve WLF'yi karşısına alıyor. Ateş Böcekleri'ni yeniden bulma uğruna köle tacirlerinin eline düşüyor ve ölüme terk ediliyor.

Ellie, Joel'in kıymetini öldükten sonra fark ediyor. Başta hatırladığı güzel anılar, gün geçtikçe yerini kötü anılara bırakıyor. Pişmanlık duygusu her geçen gün daha da bastırıyor, ölüsü sürekli gözünün önüne geliyor; bunu bir tek intikam alarak çözebileceğini düşünüyor ve bu da nefretini harmanlıyor. Üzerine gittikçe elinde olanları daha da kaybediyor.

Bu ikilinin nefreti sonucunda, iki taraf da büyük kayıplar veriyor.

Oyun sonunda; Abby pes etmiş, Ellie onu zorla dövüştürürken, Ellie'nin nefretini son kez görüyoruz. Abby'yi boğarken, Joel ölmeden önceki son konuşmaları gözünün önüne geliyor ve o an fark ediyor ki, Joel'u kaybetmesinde kendisinin de payı var. Onca olayın, onca fedakarlığın ardından, nefretin hiçbir şeyi çözmeyeceğini anlıyor, pişman oluyor ve Abby'yi bırakıyor. Abby de Ellie'nin sol elinin yüzük ve serçe parmaklarını kopartıyor zaten, son sahnede de görüyoruz ki nefret duygusu Ellie'nin elinde kalan son şeyi de, Joel'un ona çalmayı öğrettiği ve hediye ettiği gitarı alıp götürüyor. Ellie, içindeki pişmanlık duygusuyla evden çıkıp ormana doğru yürümeye başlıyor.

Sözün özü:
Gördüğünüz gibi; nefret ile hareket etmenin kaçınılmaz sonunun kayıp olduğunu, her zaman her şeyin planladığımız gibi gitmeyebileceğini, insanlara karşı her zaman empati kurmamız gerektiğini, öfkeyle kalkanın zararla oturacağını mükemmel şekilde işlemiş bir oyun.
Ayrıca oyunun ucu da açık bırakıldı, oyun tam olarak bitmedi yani. Zaten Naughty Dog'un da 3. bölümü çıkarma planları var. Muhtemelen PS 5 neslinin sonlarına doğru görürüz.

Biraz uzun bir yazı oldu ama size, hikayeye dair biraz da olsa netlik kazandırabildiysem ne mutlu. Ayrıca incelememe ve fikirlerime katılmayabilirsiniz, saygım sonsuzdur.
Okuduğunuz için de teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum. :)
 
Son düzenleme:
Bazen keşke unutsam da tekrardan oynasam diyorum. Çok seviyorum kendisini.
İkinci oyunun henüz yarısını bitirebildim sanırsam. Hikayeden oldukça memnunum şu anlık. Çok farklı farklı duyguları tattırmayı başarıyor. Eşi benzeri olmayan bir yapım, orası belli.
 

Geri
Yukarı